ağır makyajı bir parmaktan fazlaydı, iki yada ikibuçuktanüç civarında olmalıydı..
sarı meçli saçlarına-hani şu saç dipleri siyah da uçlara doğru sarı- biraz jöle-sprey-köpük marifetiyle ustaca rüzgardansavrulmuşamahaberiyokmuş efekti verilmişti,
genç sayılırdı, 30 bile yoktu, var da olabilirdi..
herneyse,
özenle giyinmişti, pantalonunun altından uzayan sivri burunlu ayakkabıları can yakıyordu..aynı renkteki el çantası miniminnacıktı..
yanına oturmadıkça ve sesin geldiği yöne doğru bakmadıkça çıssstaaaak çıssstaaak dımbırı dımbırı seslerinin ondan geldiğini kimseler tahmin edemezdi,
niye ? diye soran olsaydı kablonun ucundaki minik kulaklık saç tutamının altından zor farkediliyordu da ondan diye cevap verilebilirdi.
kablonun ucundaki bu minik kulaklıktan kulak zarına -yanındakine de yetecek kadar- yüksek perdeden yayın yapılmaktaydı.
çısstaaaak çısstak, dımbırı dımbırı, çıssstaaakkkk,
kulak kesilince bu çıstak ve dımbırıların kime ait olduğu rahatlıkla anlaşılıyordu,
yan gözle yüz ifadesi incelense -ola ki bir bir ipucu yakalanabilir mi diye, hani yani olabilir, niye bu müziği tercih ediyor diye merak edilmişse eğer- ne bir coşku ne bir hüzün ne bir huşu ne bir huzur ifadesini görmek mümkün değildi..
niye ? diye soran olsa şıp diye cevap verilemezdi. çünkü çoktan seçmeli düşünmek ve şıkları z ye kadar çıkartmak gerekebilirdi ki bu da çok zaman alırdı...
biri çıkıp da hoşluk olsun diye "kulaklığın ucunda kim var acaba ? " diye mini bir yarışma düzenlense asla tahmin eden çıkmaz, dolayısıyla kazanan olmazdı.
keza kazayla kazanan-lar olsaydı -tahmin ediyorum ki, hatta tahmin demeyelim biraz daha ilerleyip eminim diyelim- en az benim kadar şaşırıp kalırdı; bu nasıl iş ? diye...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder