18 Temmuz 2005 Pazartesi

aranan şifa bulundu...

bu gün haftanin ilk günü olmasına rağmen oldukça sakin ve sıradandı...
çarşamba günü yolculuk var...ege'ye...öyle böyle değil 10 saat direksiyonda geçecek...hazırlıklar tamam..arabanın yol bakımı yapıldı, kaskosu yenilendi..gerisi kolay..küçük bir valizin ve sırt çantasının içini doldurmak en fazla yarım saati alacak...ilk defa bu kez yola çıkacağım için heyecan duymuyorum..çok istekli değilim...oysaki gideceğim yerde yolumu gözleyenler, özleyenler, özlediklerim var... artık deniz-güneş-müzik üçgeni eskisi gibi cazip gelmiyor...özleyenler ve özlediklerim ise hiç bir zaman cazibelerinden kaybetmiyorlar...iyiki varlar...hep olsunlar....

kedi hanım hafta sonunu kanepe karşısında uyuyarak, uyanık olduğu zamanlarda da televizyon ekranını sanki anlıyormuş gibi uzun uzun izleyerek geçirdi.....çok az yemek yedi ve keyifsizdi.....onun bu halleri gücüme gitti...patisine ve bacağına lasonil uygulaması iki gün daha devam etti...sonuçta merhem işe yaradı...dün akşam kedi hanım ayağa kalktı, dolaşmaya başladı, iştahı açıldı, mamasını yedi...normale döndü...hatta masum yaramazlıklarına bile başladı...
o bu haliyle güzel... çocukluğumda imajıma kazınmış olan minder üzerinde oturup, etrafı süzgün gözlerle izleyen kedi hic de hoş olmuyormuş..bize bunu öğretti...

kedi hanımı tatile götüremiyorum...uzun yola dayanamayacağını düşündüğümden ve daha çok küçük olduğundan...giderken onu dostlarıma emanet edecegim...en az benim kadar iyi bakacaklarına eminim..ilk defa onlar da benim tatile çıkışımı sabırsızlıkla bekliyorlar...ilk defa ben de tatile çıkmak için bu kadar isteksizim...karşılıklı birbirimize şaşırıyoruz...

göremediğim kaza


iş dönüşü eve geldiğimde ilk defa kedi hanim anahtarin açma sesinden geldiğimi anlayıp beni her zamanki gibi kapıda karşılamayınca bir aksilik olduğunu hissettim...
içeri girdikten sonra seslenip de gelmediğini görünce -ki her seslenişde koşarak gelir- paniğe kapıldım. odasında girdiğimde de bulamayınca hepten korktum...kısa bir aramadan sonra odasındaki koltuğun altına kıvrılıp yatmış olduğunu gördüm...
ne yapıyorsun kızım sen orada?? deyince sesini çıkarmadan bana baktı...
hemen kucağima aldim..normalden sıcak olduğunu farkettim, burnunun ucunu yokladım.. kurumuştu..ateşi vardı.. yastığın üzerine bıraktım.. sağ patisinin üzerine basamıyordu...oysa ki sabah hiç bir şeyi yoktu...koşturuyordu...gün içinde ayağına bir şey olmuştu...ama gözle görünür bir şey yoktu..ilk aklıma gelen lasonil oldu..merhemi nazikçe patisine ve bacagina sürerek -onca tüye rağmen- yedirmeye çalıştım.. ses çıkartmadan beni izledi...kırık olsaydı merhem sürmeme izin vermez, miyavlar, kaçmaya çalışırdı diye düşünerek kendimi rahatlatmaya çalıştım..gazlı bezle de üzerinden sarsam mı acaba dedim.. sonra vazgeçtim..

gece boyunca kucağimdan inmedi ve uyanık olduğu zamanlarda gözlerini üzerimden ayirmadi..
her zaman yaptığım gibi odasına götürüp sepetine bıraktım...ışığını söndürdüm...
akşam mamasını da yemedi...süt bile içmedi..
aç bilaç öylece yattı...
sabaha nasıl uyanacak ???
merhem işe yarayacak mı ???
merakla bekliyorum...
canım çok sıkıldı....

13 Temmuz 2005 Çarşamba

şans


bu hafta böyle geçecek galiba; sinir ve stress yüklü…olsun bakalım!....huzur!evime geldikten sonra dün olduğu gibi bu gün de kedi hanimla başladım işe…ne de olsa evde gün boyu tek başına eminim ki eve döneceğim saatleri iple çekiyordur…önce sevgi saati, sonra beslenme, ardindan balkonda hava almaca, sonra biraz oyun ve odasının ışığını söndürüp kapısını kapatınca oyun sonrası ve gün boyu sıcağın ve onca tüyün verdiği ağırlıkla hiç mırlanmadan uykuya geçiş….bu arada çalışma odasının bir köşesi artık kedi hanıma tahsis oldu… sepeti, zihni sinir projelerine taş çıkartacak muhtelif oyuncakları, minderi ve duvar dibine koyduğumuz amerikan servisi üzerine dizilen su ve mama kabı ile artık evimizin bir üyesi olan kedi hanımın da bir köşesi oldu...ve o da şaşılacak şekilde bunun farkında ve memnun..şansımıza bizim kedi hanım biraz uysal ve söze, yola gelir cinsten galiba…su gibi'nin yaramaz kızını okudukça : ) böyle olduğuna inanmaya başladım. Ama söylemişlerdi her kedinin farklı bir kişiliği olur diye…. allah yüzümüze baktı galiba… : )kedi hanımı odasında uyumak üzere bıraktıktan sonra yemek üstü bir yorgunluk kahvesi yaptım ve kendimi Farid Farjad’in kemanına ve ruhumu dinlendiren nağmelerine teslim ettim…hayat olumsuz giden bazı şeylere rağmen güzel…şanslıyım galiba….

12 Temmuz 2005 Salı

sabır


hafta sonu ne kadar neşeli geçtiyse hafta başı da o kadar sinir ve sabır bozucu gecti....
her iki duruma da neden olan kişiler farklı tabii...
dünkü olaydan sonra insanlar karşısında sabırlı ve sakin olmayı geçmişe göre çok daha iyi başarabildiğimi görünce kendime şaşırdım...
bu durumun ruhsuzlaşma ya da duyarsızlaşmaya doğru kaymasından da endişelenmiyor değilim...
sakin ve sabırlı olmayı da abartmamamaya çalışmam lazım diye düşünüyorum...
dün ve bu gün sıcaktan adeta eridik. biz boyleyken kadi hanım kürkü içinde nasıl dayanabiliyor bu duruma şaşırıyorum.ama iki gündür o da yerlere seriliyor.evin halı döşeli olması onu serinletmiyor tabii ki...
akşam eve gelince ilk iş olarak yıkayıp serinlettiğim balkona kedi hanımı çıkardım..hoşuna gitti...boylu boyunca gerindi ve serildi... ohh dedim kendine gelmiştir biraz da olsa...ama bu durum en fazla üç dakika sürdü... ayağa kalkıp yaramazlıklara başladı..balkon demirlerinden aşağı sarkarak sinek, kelebek vs. haşeratı pati atarak yakalamaya çalıştı...aşağıya uçacaktı şaşkın....

kedi hanım artık komut almayı öğrenmeye başladı...ona ya da bana zarar verecegini düşündüğüm hareketlere yüksek ses tonuyla "hayır" dediğim zaman eylemine son veriyor, yere uzanıyor ve gözümün içine bakarak bekliyor. onun bu haline ve bakışına dayanamıyor ve gülmeye başlıyorum..yumuşadığımı hemen anlıyor ve tekrar aynı şeyi yapmaya başlıyor...
bu yurekle benden eğitici olabilir amaa terbiyeci olmaz..


7 Temmuz 2005 Perşembe

aklımda...


bu gün öğle arasında dört arkadaş uzun zamandır gitmeyi düşündüğümüz içinde Rahmi Koç müzesinin de yer aldığı çengel hana gittik..kısa bir süre önce kale icinde restore edilerek hizmete açıldı...gayet modern ve sevimli olmuş..henüz tüm dükkanlar faaliyete geçmemiş...arabayı meydandaki park yerine bıraktık... peşimize 8-9 yaşlarında çocuklar takıldı... müze ile ilgili rehberlik hizmeti veriyorlarmış...hem de fransızca ve ingilizce, iki dilde...!!! hadi bakalim dedim bir şeyler anlatın ama fransızca olsun... hemen otomatiğe bağlanmış gibi sayıları ardı ardına saymaya başladılar.. çok güzel! anlaşıldı dedim...harçlık vermiyecek msin dediler...onların şevklerini kırmadan yanımızdan uzaklaştırdıktan sonra saman pazarına doğru yöneldik.. burada gezip dolaşmayı oldum olası cok severim....o kendine özgü ve yıllardır değişmeyen doğal yapısı içinde her zamanki gibi cıvıl cıvıldı..hiç aklımızda yokken antika takılar satan küçük bir dükkana girip gönlümüze ve kesemize uygun birşeyler beğenerek almayı yine! becerdik. aldıklarımızı boynumuza, kolumuza takarak oradan mutlu bir şekilde ayrıldık...bize sabırla davranma nezaketi gösteren ve pazarlık etmemize fazla ses çıkartmayan satıcıya özellikle teşekkür ettik...
kapısının önünde sıra sıra rengarenk, iri plastik boncuklar asılan bir dükkanın önünden geçerken gözüm bunlara takıldı..hemen içeri girip farklı renklerde birkaç boncuk sırası satın aldım...

akşam onları ipe dizerek kedi hanım için yeni bir oyuncak yapacağım...
bakalım sevecek mi??
köftecide karnımızı doyururken de boğazımdan hiç geçmedi...

registered

dün veterinerlik fakültesindeydik…kedi hanım artık registered .…. giderken ve dönüşte arabanın arka koltuğunda hiç durmadan miyavladı…sesi nasıl kısılmadı şaşirdım…ilk aşısını
oldu…parazit için…ay sonunda da kuduz ve karma aşı yapacaklar….kuru mamaya karsı olan ben sonunda ikna olmak durumunda kaldım..…ne de olsa işin uzmanlarıydılar…oradaki pet shoptan bir kutu kitten kuru mama ve vitamin tableti alarak ayrıldık…mama aldığımız yerde sırtına basınca ses çıkaran kırmızı renkli oyuncak bir fare hediye ettiler..ama bizimki hiç oralı olmadı …pati ucuyla irkilerek şöyle bir dokundu..sonra bıraktı…kedi hanımı eve bırakmak için döndük..kedi hastası olan sevgili arkadaşım da bizimle birlikte gelmişti.. kedi hanımı kıtır kıtır mama yerken çekti.. tekrar tekrar izleyip çok güldük…içi mi kazınmıştı…maması mı pek tatlıydı ?? …anlayamadık… ama kabı sildi süpürdü…onu sevip okşayıp ofise dönmek üzere yine yalnız bırakıp çıktık…akşam eve dönüşte kedi hanım pek süzgün karşıladı …aşının etkisiydi galiba..pek keyfi yoktu … aksam her zamankinden çabuk sona erdi…erkenden uyuduk…

6 Temmuz 2005 Çarşamba

sabah keyfi

sabahları kedi hanımla ilgi ve alaka saatimiz var...gun boyu yalnız kalacak olmasını boylelikle telafi etmeye çalışıyoruz..
son bir kaç yıldır daha az uykuyla yetinmeye başladığımdan beri
-ki bu durum kendiliğinden ortaya çıktı, başta rahatsız olsam da zamanla alıştım hatta gun uzadığı için hoşuma bile gitmeye başladı-hafta sonları dahil sabahları saat 6 yi geçer geçmez dinlenmiş bir şekilde uyanıyorum. bu durum kedi hanımın işine yaradı... uyandığımda odanın kapısının açıldığını duyar duymaz beni o sevimli suratıyla miyavlayarak karşılıyor...onun kaçta uyandığını merak ediyorum doğrusu... kahvaltı saatine kadar yaklaşık bir saat icat ettiğimiz oyuncaklarıyla oynuyoruz..şunu anladım ki kedi hanımda saat mevhumu yok.. günün her saati oynamak için gerekli enerjiyi ve isteği buluyor....
ama onu sevimli ve komik yapan da bu... umarım buyudukce oyunculuğundan vaz geçmez....

tanıdığım birinin x cinsi bir kedisi var...
nasıl ruhsuz bir kedi...
evin içinde kasıla kasıla gezinip duruyor...
bir kedi bu kadar mı cana yakın olmaz..
amaaaa cins........hakkaten cins....!!!
bizimki ne de olsa İrma-gillerden... :)


Hafta sonu Real'e gitmistim...yeni reyonlar eklemişler..bazı reyonların yerleşim düzenini değiştirmişler..kitap reyonu da iki koridora sağlı sollu yayılmış...çeşit artmış...onca raf ve yuzlerce kitap arasında kedi bakımı-eğitimi ile ilgili bir tane bile bulamadım...iyi mi??
Dost'a , Arkadaş'a ve Remzi'ye bir bakmak lazım..

4 Temmuz 2005 Pazartesi

vedalaşma & kavuşma

Sabah işe giderken kedi hanımla vedalaştıktan sonra arkamdan melül mahzun baka kaldı… bu bakış, aksama kadar kedi hanım evde tek başına ne yapacak diye kapıldığım düşüncelerin üzerine tuz biber ekti…ama çare yok tabiii… alışacak… nerede o eskinin ev hanımlı, büyükanneli, büyükbabalı, çoluklu çocuklu kalabalık evleri….
gun içinde aç kalmaması için kendimce bir beslenme düzeni planladım…bunu her gün uyguluyorum… kuru ve hazır mama vermiyorum…katkı maddeli oldukları için ve marketin rafında bile çok kötü koktukları için…doğal beslensin… hem ev içinde kötü koku oluşmasını da önlüyor.
sabah kalktığımda kahvaltı yaparken aynı zamanda kedi hanıma da haşlanmış bir yumurtanın sarısını ve beyazını ufalayarak beyaz peynirle karıştırıp verdim.. yumurtayı severek yediğini söylemişlerdi… öyle….
evden çıkmadan önce başka bir kaba, içinde 2-3 tane bebe bisküvisi ezilmiş ılık, sulandırılmış süt bıraktım….. bu da öğle öğünü niyetine idi… yanına da su kabına taze su doldurup bıraktım..
henüz küçük olduğu için sütünü sulandırmak gerekiyormuş, karnında gaz olmasını da önlüyormuş…yavaş yavaş öğreniyoruz…
akşam eve döndüğümde iki mama kabı da tertemiz olmuştu.. akşam yemeğini verdim… büyük bir iştahla yedi….bu öğünü de haşlanmış tavuk etinden ibaretti…
gayet dengeli besleniyor kerata… mırıl mırıl sesler çıkararak kısa sürede bitirdi.. ben de keyifle onu izledim…. ….

yemek sonrası oyun faslımız başladı… şimdilik en favori oyuncaği küçük boy pet su şisesi.….içine birkaç tane boncuk koydum… şişe yuvarlandıkça çıkan ses hoşuna gidiyor.. boyuna ve kilosuna göre pek münasip bulduğu şişe ile dakikalarca bıkmadan adeta şov yaptı…çok alem bir kedi…… : )) sonra galiba yoruldu …durdu…gözleriyle beni aradı..buldu…yavaş adımlarla yanıma gelerek zıpladı… simit gibi kucağıma kıvrıldı .. başını usul usul kaşımaya başladim…mırıl mırıl mırıldanmaya başladı… gozlerini açıp gozümun içine kısa bir an şöyle bir bakti..…gulumser gibi yapti ve mırıltılarıyla birlikte uyku faslına gecti….
farkında değildi ama bir iş gununun akşamında tüm yorgunluğumu alıp götürmüştü çoktan ..…

3 Temmuz 2005 Pazar

yeni ev ile tanışma

Kedi hanımı ilk kez yeni evi ile tanıştıracağımın akşamı iş çıkışı alışveriş merkezine uğramam gerekiyordu.
O gün hava da nasıl sıcak.. arabanın içi de …. akşamüzeri olmasına rağmen…
Park yerine girdik…kedi hanımı, taşima kutusunun içinde ön koltukta bıraktım. Niyetim alışverişimi mümkün olduğunca seri şeklide tamamlayarak kedi hanımı bunaltmadan dönmek.
Tam kasalara yöneldiğimde uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımla karşılaştım. Hoş beş derken aklım kedi hanımda ama söz bir türlü bitmiyor.. en nihayet bak dedim arabada kedim var…vedalaştık..arabaya varıp içeri girdiğimde kedi hanıma bir goz attım…
taşima kutusuna boylu boyunca serilmis ve agzı acık ve dili dişarida yatiyor… beni görünce cılız bir miyavvv dedi…ne demek istediğini anlamadim tabii…ne de olsa henüz birbirimizi yeterince tanımıyoruz, dilinden anlamıyoruz...
Yola koyulduk, seyir halindeyiz.. yan gozle kedi hanimi takipteyim.. bir ara baktim bizimkinin gozleri kaykıldı, dili iyice disarı çıktı… normalin de üzerinde bir ritmle nefes alıyor daha doğrusu alamıyormuş gibi yapıyor… nasıl panikledim..arabayi sağa çektim… niyetim biraz su verip rahatlamasını sağlamak…daha yavru … bir şey olacak diye korkuyorum… arabanın arka koltuğunda pet şişede su, torpido gozunde plastik bardak var… bardaklardan birini ortasından ikiye kıvırarak boyunu kuçülttüm-zor olmadi, sıcaktan gevşemis zaten- şişeyi elime aldım.. su sıcacık olmuş, daldır çay poşetini iç, o derece yani….bu sefer, sonuna kadar faryap ettiğim klimanın önüne bardağı koydum ,suyu serinletmeye çalışıyorum ..
bu arada kedi hanım kutusu içinde iyice kaykılmaya başladı… su biraz serinler gibi oldu… hemen kafesin kapağini açip kabı kedi hanıma doğru sürdüm… içmeye mecali yok… hadi kızım dedim bak su…. Oralı degil… kedim elden gidiyor… kucağima aldim arabadan çiktik, dili hala bir karis disarida ve kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyor… kucağimda direniyor… beni yabancılıyor… elimden kaçırsam yakalamama imkan yok… rezalet bir durum … hemen eve ulaşmam ve ondan sonra kedi hanımı ılık suyun altına tutmam lazım diyorum…
Tekrar taşıma kutusuna yerleştirdim onu… su kabını onune surdum, kutunun kapağını kilitledim… yeniden seyir halindeyiz… ama kedi hanim kutudan cikmak istiyor…bu arada su kabini devirdi…kutu ve kendi su icinde kaldi… ciliz ve cikmayan sesiyle nasil bağiriyor… ben de sürekli onunla en yumuşak ses tonumla konuşup sakinleştirmeye çalışıyorum…
o güne kadar hiç bu kadar güvensiz bir şeklide araba kullandığımı hatırlamıyorum ve yol bitmek bilmiyor….
Kapıdan içeri bir telaş girer girmez ilk iş olarak onune su kabı koyuyorum…
dokunmuyor bile… !!
onun yerine hiçbir şey olmamiş gibi sakin tavırlarla kutusundan çıkarak yeni yuvasını koklaya koklaya odadan odaya gezinmeye koyuluyor…
Belki de onu eve getirdiğimin ilk akşamında kucağimda beni şaşırtacak kadar uzun süre uyumasının nedeni bu maceralı eve geliş yolculuğuydu….
Bilemedim….

hoşgeldin...


Benim artık bir kedim var..
Yıllar sonra hiç beklemediğim bir zamanda, artık yetişkin bir birey olarak kendi evimde ve düzenimde yaşayıp giderken biraz da emrivakii ile dogum yapmış bir anne kedinin yavrularından birinin sahibi oluverdim…
Cocukluğumda hayvanların insanlarla icice bir arada yasamasi fikrine karsi olan ebeveyne sahip olan ben en fazla akvaryumla yetinmek zorunda kalmistim..
O’nu eve getirdigim gun tasima kutusundan cikarir cikarmaz ilk isi evin tum odalarini koklayarak gezmek ve sonra kucagima cikip orada kivrilarak uyumak oldu …
hem de ne uyuma… hastalandi zannettim…. belki de morali bozuldu annesinden ve kardeslerinden ayrilmak zorunda kaldigi icin diye dusundum….
Sabah oldugunda ise oyunculukta ve yaramazlikta oldukca iddialini oldugunu bir cirpida anladim…
ve nasil bir enerjidir ki bitmek tukenmek bilmeyen.. ????
surekli hareket halinde nasil olunabilir…???
sikayet olsun diye soylemiyorum tabii ki..sadece saskinliktan ……
Halbuki cocuklugumdan beri kedi deyince minderin uzeride kivrilip yatan ve mahmur gozlerle etrafi suzup miril miril mirildanan bir kedi hayal etmistim…
Ah bu bellegimize kazinan imajlar……
Ne de olsa cocukken sayfalarinda huzurlu ve mutlu ideal aile ortamini yansitan, recel yapan annelerin, koltugunda gazetesini okuyan babalarin ve mutlu mutlu halinin uzerinde oyuncaklariyla didismeden oynayan cocuklarin yer aldigi hayat bilgisi kitaplariyla ve unite dergileriyle buyuduk biz…
Bir de Aysegul serisi vardi o zamanlar..keyifle okudugum…”Aysegul tatilde”…”Aysegul kucuk anne”… diye her biri iyi ve cici kiz olmayi ozendiren ve tesvik eden, annelerin kiz cocuklarini terbiyesinde onlara destek hizmet sunan bir seriydi onlar…
galiba Aysegul serisi hala var kitapcilarda…
merak ediyorum gunumuzde kac cocuk bilgisayar o da yoksa televizyon ekranlarindan basini kaldirip o seriyi bizim aldigimiz keyifle okuyordur.. ??
ya da okuyormudur…..???
okusa bile okuduklarini bizim kadar kolay benimseyebiliyor mudur???
Hic sanmiyorum…..!!
Kedimden basladik nerelere nerelere geldik…..
Sonucta o da eskinin minder uzerinde miril miril uyuyan kedilerinden degil…..
Merak ediyorum…minder uzerinde uyuyan kedisi olan var mi??(
yasli kediler haric ama..! : )

yeniden


karar verdim....
bu gunden itibaren blog tarzimi degistiriyorum...
onun icin ilk is olarak arsivdekileri sildim...
zaten pek bir sey de yoktu...
sonra blogumun goruntusunu de degistirdim...
bu gunden sonra yazacaklarimla icerigi de degismis olacak...
ohhh !!! rahatladim sanki.....
neyin etkisiyle bu????
yada neye tepki bu...????
icgudusel......
keske her sey ( hadi insafli ve makul davranalim hic olmazsa bazi seyler) bu kadar kolay olsa....!! keske yasamda olmasini istediklerimizi ya da istemediklerimizi bu kadar kolay degistirme gucune sahip olabilsek...
yasamdan daha cok mu zevk alirdik acaba????
bilebilen ya da tahmin edebilen var mi???