23 Eylül 2008 Salı

amasra


Amasra'yı yıllar önce sinemada izlediğim Türkan Şoray ve Kadir İnanır'ın başrolünü oynadıkları "Gönderilmemiş Mektuplar" filminde ilk kez görmüş ve hayran kalmıştım..
Filmin konusundan ve oyuncuların ustalığından ziyade filmin çekildiği mekan, özellikle de Amasra'nın şıkır şıkır gece çekimleri beni büyülemişti..


Filmi izledikten sonra pek çok kere niyetlenmemize rağmen, gidememiştik bu şirin ilçeye


aradan zaman geçti,

Amasra hafızama yerleşmiş Amasra görüntüleriyle eşleşmese de hayran kaldım bu ilçeye...

zaman içinde popüler olup pek çok günübirlik gezilerin gözde durağı olsa da....



hala sessiz, hala sakin, hala dokusu bozulmamış, beton yığınına dönüşmemiş...

yeniden görmeye ve yaşamaya kesinlikle değer diye düşünüyorum...

sakarya balıkçısı

balıkçıdayım...akşam için aldığım balıkların ayıklanmasını bekliyorum..beklerken de bir yandan balıkçının tekniğini kapmaya çalışarak dikkat kesilmiş izliyorum..saçlarına kır düşmüş, orta yaşı çoktan geçmiş, lacivert tulumu ve siyah lastik çizmeleri içinde biraz bıkkın, çokça yorgun bir yüz ifadesiyle balıkçımız, gayet seri ve maharetli bir biçimde, her balık için farklı bir muammele uygulayarak mesleğini icra etmekte..
derken arkamda bir çift varmış, farkında değilim.. tezgah üzerinde gerçekleşen eyleme konsantre olmuşken, mıy mıy mıy bir ses tonuyla ve bebekvari bir konuşma tarzıyla sevgilisine nazlanan kıza bir an için kulak kesildim..
"ayyyyhhhh ben bakamıyoruuuuummmm iççimmm kötü oluyorr ıyyhhhh neffennaa nasıl yardı karnını ayyyhhhhh ıığııığıııııı..." gayri ihtiyari sesin sahibi şahsı merak edip hafifçe arkamı dönerek bir bakış baktım..ki ben diyeyim 30 siz deyin 35 yaşlarında bir bayan, kendisinden 3-5 yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim bir erkeğe belinden iki koluyla birden sarılmış, başını gögsüne yaslamış, kırpıştırdığı gözleriyle balıkların temizlendiği tezgaha bakarak şımarmakta..benim gibi sıralarının gelmesini bekliyorlar anlaşılan..
erkeğin cevabı aynen şu oldu; "bitanemmmm bakma sen, ben bakarımm...hadi git karşıdaki magazanın-o magaza kütahya porselenin butik mağazası oluyor-vitrinine bi bakıver, hadi bebeğimmmmm, canım benimmm, hadi... "
off ya dedim içimden, şu yaşıma geldim böyle nazlanmayı hiç bir zaman beceremedim..bundan sonra da becerebileceğimi sanmıyorum..ama becerebilenlere de gizliden hayranım :)))
bunlar aklımdan geçerken, adımın anons edilmesi ile bir anda kendime geldim..temizleme işlemi sona ermiş, balıklar hazırlanıp poşetlenmiş, sahibini beklemekteydi....

9 Eylül 2008 Salı

serbest kürsü

gerek yoktu...
yadırgadım..
alındım!

7 Eylül 2008 Pazar

Bozcaada


Bozcaada'nın en çok adaya gidişini seviyorum..

martıların feribottan atılan simit parçalarını kapabilmek için giriştikleri mücadele hiç tanımadıkları birinin çektiği bir fotoğraf karesine girmeyi başarmakla eşdeğer...
adanın rum mahallesini iskele meydanına bağlayan sokaklardan birinde karşılaştığınız uyarı levhasıyla kendinize çeki düzen vermek zorunda kalıyorsunuz..
çeki-düzen faslından sonra dolaştığınız sokaklar, restore edilmiş, bakımlı tarihi evleriyle görenleri mest edecek cinsten..
bu evlerin birçoğu adada ponsiyon, hotel, motel olarak kullanılıyor...
rum evlerinin bir özelliği de balkonlarının olmaması..
balkon yerine evlerin önüne koydukları sandalyeleri kullanıyorlar..
kapı önlerinde sadece sohbet edilmiyor yenilip içiliyormuş aynı zamanda..
sardunyalar, begonyalar pencerelerin vazgeçilmezleri...
bazı evlere restore edilirken sonradan balkon da eklenmiş..
evlerin herbiri sevimli, sıcak, huzur veren birer suluboya tablo misali..
ya da bonbon şekeri tadında...


Sokat'ın evi de adada...
Sokrat söylenene göre adaya yerleştikten sonra müslüman olmuş...
ama son nefesini verdiğinde cenazesi günlerce evde kalmış..
rum din adamları müslüman olduğu için, hacı hocalar da müslümanlığını makbul bulmadıkları için Sokrat'ın cenazesini kaldırmayı istememiş..
bunun üzerine mahalleli rum-türk elbirliği ile "hay sizin...." diyerek cenazeyi kaldırıp defnetmişler..
adanın Rum mahallesinde yer alan tarihi saati 300.000 YTL gibi bir bedelle yeniden onarılmış..
sponsorun adı pirinç bir levha üzerine yazılarak saat kulesine çakılmış.
plaketin yerden yüksekliği epeyce mesafeli olduğundan okuması biraz zahmetli,
kartal gibi gözlere sahip olmak gerekiyor.


adalı'nın estetiğe, tertipe, düzene gösterdiği özenin farklı bir yansıması olan bu kareyi resmederken çok keyif aldım...
feribotla geyikli'ye dönerken gün batımı vardı ama makinemde yer kalmadığı için görüntü alamadım..ama manzara gerçekten muhteşemdi..

zoom

huzur'u


zoom'lamak

bir kere de şaşsan ne olur sanki...

çok denedim hiç şaşmıyor,
söylediğim zaman olmuyor ...
duramıyorum söylüyorum,
yine söyledim..
kesin değil henüz,
ama ,
olmayacak gibi görünüyor...

olmazsa eğer en çok "dikenli tel" sevinir biliyorum..