
uyuyamıyorum,
ki başımı yastığa koyar koymaz giderim.
sebebi belli, günboyu dinmeyen fırtına.
gözümüzü, fırtınayla karışık yağmurla, yer gökte - gök yerde bir sabaha açtık.
şu saate kadar aynı tempoda devam...
ne bitmez bir enerjiymiş bu,
ağaçlarda hal kalmadı; bir sağa bir sola yalpalamaktan, baştan ayağa titremekten.
kalktım, bir battaniye alıp salona geçtim,
kanepeye kıvrıldım, gözümü kapadım,
nafile.
bu gece bana uyku yok.
belli oldu artık..
camlar titremekte, arada zangırdamakta,
ağaçların sesi buraya kadar geliyor.
uzaklarda bir köpek havlamakta.
salonun balkonunda, balkon şemsiyesinin poşeti sinir bileyici bir şekilde hışırdıyor, niye hala devrilmedi ki diye düşündüm, bidonundaki suyu boşaltmadığım aklıma geldi,
kalktım, benim gibi var mı bir tane diye baktım,
ışığı yanan tam üç ev saydım.
bizim dışımızda herkes derin uykusunda.
galiba bu rüzgar sabaha dek dinmeyecek,
şunun şurasında ne kaldı ki sabaha..
uyku muyku yok,
yarın şimdi benim başım da ağrır,
hatta hafiften ağrımaya başladı bile, gözlerim yanıyor.
bu sabah işe giderken direksiyon başında uyuklayan biri olursa; o benimdir.
ah işte kedi hanım da kalktı!
mız,
mız,
da
mız,
mız,
mı z ,
mı z,
mı z,
z,
z.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder