
ışıklar sönmüş, seyirci mırıltıları kesilmişti,
alkışlarla sahne aydınlandı, perde açıldı..
ve oyun başladı;
orta yaşı biraz geçmiş güleç yüzlü kadın, oturduğu koltuğa sırtını yaslamış, çantasını kucağına yerleştirmiş, tombul parmaklı ellerini çantasının üzerinde kenetlemişti..
oturduğu yerde ne kadar heyecanlı olduğunu anlamak zor değildi.
birden yanında oturan genç kadına eğildi ve usulca;
"biliyor musunuz , arkadaki siyah pantalonlu uzun boylu olan benim oğlum, ben onun annesiyim" dedi sahneyi işaret ederek.
genç kadın da yanında oturan tombul parmaklı, güleç yüzlü kadına doğru eğilerek; "sahi mi, ne kadar güzel, tebrik ederim sizi" dedi.
tesadüfe sevinmişti,
şaşırtma sırası ondaydı;
"biliyor musunuz benim de emeğim var kendisinde"dedi.
"aaaa öyle miii, siz yoksa falanca mısınız ?"
hayır dedi genç kadın, "ben filancayım".
birbirlerinin gözlerinin içine bakıp gülümsediler,
oyun akışında devam etmekteydi..
genç kadın, anneyi düşündü hep genç adamı izlerken,
göz ucuyla kontrol ettiğinde mutlu ve gururlu görünüyordu anne,
onca karşı çıkmalardan, ayak diretmelerden, kırgınlıklardan sonra babayla birlikte mücadele etmeyi bırakıp kabullenmişlerdi işte,
genç kadın, sahnede yaptığı işe tutkuyla bağlı olan siyah pantolonlu uzun boylu genç adamın her safhasını yakından bildiği mücadelesini zihninden hızlıca geçiverdi.
onu başından beri desteklemiş, umutsuz , mutsuz olduğu zamanlarda yüreklendirmişti..
şundan emindi ki; yolun başındaydı ama bu yetenekle, azimle, sabırla devam ederse yükselecekti..
şansı el verirse tabii..
oyun sona erdiğinde coşkuyla alkışlanıyordu sahnedekiler,
anneyle genç kadın birlikte çıktılar salondan,
"beğendiniz mi? " diye sordu genç kadın,
"çook"dedi anne "çok beğendim"
gözleri doluydu...
sahne perdelerinin neden kırmızı olduğunu düşündü genç kadın ..
mesela niye mor değil de hep kırmızı ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder