7 Eylül 2008 Pazar

Bozcaada


Bozcaada'nın en çok adaya gidişini seviyorum..

martıların feribottan atılan simit parçalarını kapabilmek için giriştikleri mücadele hiç tanımadıkları birinin çektiği bir fotoğraf karesine girmeyi başarmakla eşdeğer...
adanın rum mahallesini iskele meydanına bağlayan sokaklardan birinde karşılaştığınız uyarı levhasıyla kendinize çeki düzen vermek zorunda kalıyorsunuz..
çeki-düzen faslından sonra dolaştığınız sokaklar, restore edilmiş, bakımlı tarihi evleriyle görenleri mest edecek cinsten..
bu evlerin birçoğu adada ponsiyon, hotel, motel olarak kullanılıyor...
rum evlerinin bir özelliği de balkonlarının olmaması..
balkon yerine evlerin önüne koydukları sandalyeleri kullanıyorlar..
kapı önlerinde sadece sohbet edilmiyor yenilip içiliyormuş aynı zamanda..
sardunyalar, begonyalar pencerelerin vazgeçilmezleri...
bazı evlere restore edilirken sonradan balkon da eklenmiş..
evlerin herbiri sevimli, sıcak, huzur veren birer suluboya tablo misali..
ya da bonbon şekeri tadında...


Sokat'ın evi de adada...
Sokrat söylenene göre adaya yerleştikten sonra müslüman olmuş...
ama son nefesini verdiğinde cenazesi günlerce evde kalmış..
rum din adamları müslüman olduğu için, hacı hocalar da müslümanlığını makbul bulmadıkları için Sokrat'ın cenazesini kaldırmayı istememiş..
bunun üzerine mahalleli rum-türk elbirliği ile "hay sizin...." diyerek cenazeyi kaldırıp defnetmişler..
adanın Rum mahallesinde yer alan tarihi saati 300.000 YTL gibi bir bedelle yeniden onarılmış..
sponsorun adı pirinç bir levha üzerine yazılarak saat kulesine çakılmış.
plaketin yerden yüksekliği epeyce mesafeli olduğundan okuması biraz zahmetli,
kartal gibi gözlere sahip olmak gerekiyor.


adalı'nın estetiğe, tertipe, düzene gösterdiği özenin farklı bir yansıması olan bu kareyi resmederken çok keyif aldım...
feribotla geyikli'ye dönerken gün batımı vardı ama makinemde yer kalmadığı için görüntü alamadım..ama manzara gerçekten muhteşemdi..

Hiç yorum yok: