başrolü oynayan Macar güzeli Annamária Cseh; çok mutsuz,huysuz,yüzü gülmez,aksi,işinde sürekli sorun çıkaran,bezgin,pervasız,kayıtsız,soğuk,itici,sevimsiz,kokainman amaaa çok GÜZEL bir mankeni canlandırıyordu..
güzelliğinden başka hiç mi güzel tarafı yoktu; emin ol yoktu, o derece yani...

film başlar başlamaz kızın güzelliği bir tarafa hal ve hareketleri kısa sürede izleyenlerin sinirini bozmaya yetti; bir afra bir tafra....
sonra birden bire kızın hasteneye yattığını gördük, sonradan anlaşıldı ki kaza geçirmişti ve yüzü feci hale gelmişti....
ne "vah vah yazık oldu o güzelliğe" diyebildik içimizden, nede "müstahaktı,aklı başına gelmiştir, neydi o dünyaları ben yarattım hali, al işte böyle olur sonu" diyebildik...
çünkü birdenbireneoldudaböyleoldu'nun merakına kapılmıştık...
filmin ortalarına gelinmişti ama biz hala kazanın nedenini öğrenemiştik ..
bir de esrarengiz bir adam girmişti devreye; şişman, saçı sakalı karışmış birbirine, ürkütücü suratlı bir homeless'di. bu adam, filmin başından beri, guzel mankeni farkettirmeden adım adım izlemekteydi..kızın çantasından düşürdüğü kırmızı kadife kaplı,kapağında ejderha resmi olan moleskinosunu bulmuştu ve buradan kızın özel notlarının yanısıra her türlü bilgiye-randevular, çekimler, defileler vs.- ulaşmıştı..
kız nerede, bu amca orada....

sonra, yani kazadan sonra, zaten dengesiz bir yapıya sahip olduğunu filmin başında hal ve hareketleriyle göstermiş olan kızımız, hastahaneden eve çıkınca güzelliğini ve işini kaybetmenin şokuyla iyice dengesizleşti ve evinin yakınına konuşlanmış olan homeless amca ve onun şükerası ile ilşkiye girdi; içlerinden bir genç kıza şık şıkırdım elbiselerini verip onun kir pas içindeki leş kokulu elbiselerini alıp giyerek ortalıkta gezmeye başladı falan...
ancak hala, yazgıları kesişecek olan kuyumcu amca ile karşılaşamamışlardı, karşılaşmak şöyle dursun kuyumcu henüz bizlere bile görünmemişti..
neyse, uzatmayayım; güzel kızın bu şişko homeless ile tanışması, bileziğinin yere düşüp kırılması, şişko homelessin bileziği alıp kuyumcuya götürmesi ve tamir ettirmesi sonra da kendisini ziyarete gelen güzel kıza bileziğini takarken onu kendine doğru aniden çekmesi,sımsıkı sarılması, kızın tüm direnmelerine karşın bırakmaması,sonra bir anda ikisinin birden ayakta sarmaş dolaşken alev alarak yerde döne döne yanmaları, kızın ağır yanıklarla kurtulması, şişko homelssin ise can vermesi...tüm bunlar 5 dakikanın içinde oldu....
sonunda bizler baştan beri merakla beklediğimiz kaza nedenini öğrenmiştik; rahat bir nefes aldık...
bu arada kuyumcu amca devreye girdi hemde süratle, çünkü 97 dk.lık filmin bitmesine 10 dk. falan kalmıştı...
kuyumcu amcamız önemli bir sipariş almıştı, çırağı ile birlikte sanatını en iyi şekilde ortaya koymaya çabalarken, bir sahne içinde mahkemede eşinden boşandı ve hakim iki çocuğu annelerine bıraktı, bir sahnede içinde doktorundan görme yetisini kaybetmek üzere olduğunu öğrendi, devam eden sahnede de moral bozukluğu içinde atölyesini, ne var ne yoksa hepsini kırdı geçirdi, isyanı doruk noktasındaydı...

ve son sahnede; sonbahar gelmişti, kuyumcu amca, sararan yapraklar arasında nefis bir parkta, yanında beyaz bastonu olduğu halde bankta oturuken, bebek arabası* ile güzel kızımız parka geliverdi ve kuyumcunun karşısındaki banka oturuverdi . dayanamayıp kuyumcuya laf attı, oda ona aynı şekilde karşılık verdi...sonra kızımız, hadi kalkın ayağa, isterseniz bastonsuz da yürüyebilirsiniz dedi, Adam da itiraz etmedi, nasıl olur ama falan demedi, ayağa kalktı, ürkek aksak yürümeye başladı, kız ellerini adama doğru şevkatle uzattı....
sonunda iki loser'ın yazgıları geç de olsa nihayet kesişmişti...
film burada mutlu sonla bitti....
*pusette, güzel kızın elbiselerini verdiği homeless kızın doğurduktan sonra kapı önüne bırakarak terkettiği bebeği vardı..
güzel filmdi.....
senin de sabrına hayranım ...!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder