16 Ekim 2006 Pazartesi

üçün birincisi....



iş çıkışında gökgürültülü ve sağanak yağışlı bir havada koşa koşa eve gitmek yerine dışarıda yemek yemeğe karar verip dinen yağmur ve yemek sonrasında azıcık yürüyelim derken tam da sinemanın önünden geçiyorduk ki, aniden karar verip "Araf"ı izleyelim dedik..
daha doğrusu, ben demedim; korku filmlerini hiç sevmem, -üstüne bir de para verip bünyeyi bunaltmaya gerek olmadığını düşünürüm hep- doğrusu yürünülen kısa yol yemeğin hazmı konusunda istenen ve beklenen etkiyi henüz göstermediğinden içeride bu rehavetle uyuyabileceğimi de düşünerek itiraz etmedim.
uyumadım ama filmi -kurgu, oyunculuk, mekan, müzik, çekimler- de beğenmedim.
depresif bir filmdi..ruhum daraldı...
kıssadan hisse; anne karnındaki doğmamış bebekleri aldırmayın, yoksa canına kıydığınız bebekler geri dönüp size bu dünyada rahat, huzur vermezler, aklınızı başınızdan alırlar; ona göre.....
bırakın her ana rahmine düşen doğsun varsın, nüfus 105 milyon falan olsun....
yazılanlara göre yaşanmış bir olaydan yola çıkılmış...senaristin bir arkadaşının -kız arkadaşının- başına gelmiş...
film bitip de dışarıya çıktığımızda derin derin taze ve temiz havayı ciğerlerime çektim...
dünya varmış ....

Hiç yorum yok: