16 Kasım 2010 Salı

Kurban

  Kardeşim ve ben ilk kurban kesimine rahmetli anneannemin iki katlı ve kocaman bir bahçesi olan evinde şahit olmuştuk. Bayram sabahı en yeni giysileriyle bahçede toplanan aile efradı, kesim için gelen kasabı bahçe kapısında karşılamış, orta yaşlı, tombul suratlı, beyaz önlüklü kasap amca selam faslından ve kısa bir sohbetten sonra hemen işe koyulmuştu. Kocaman elleriyle kurbanlık hayvanın önce başını okşayarak sakinleştirmiş sonra da aneannemden istediği, onun da önceden hazır ettiği temiz beyaz bir tülbentle gözlerini  bağlamış, ürkütmeden, darp etmeden, insanca bir muammeleyle yere yatırarak, kulağına fısır fısır kısa bir dua okumuş, sonra bıçağı boynuna doğrultarak besmele çekip kesim işlemini acı çektirmeden kısa sürede tamamlamıştı..
Böyle öğrenmiştik biz, kurban nasıl kesilir..izlemiştik, evet izlememize izin vermişlerdi..kanından alnımıza sürülmüştü adet olduğu üzere, nedenini sorduğumuzda kazadan beladan korusun diye denmişti..
Aradan yıllar yıllar geçti artık televizyon haberlerinde bayram gününe ait görüntüleri izlediğimde vahşice bir eylem olarak  geliyor kurban kesimi. Oysa ki çocukluğumuzda birebir hayvanın kurban edilişini  izlediğimizde o çocuk aklımızla bu durum vahşice gelmemiş, rüyalarımıza falan da girmemişti. Bunun yapılması gereken dini bir vecibe olduğu izah edilmiş biz de öyle kabul etmiştik..şimdi şu yaşımda bana katliam geliyor kurban bayramı ..ve ne yalan söyleyeyim kurban kesenlerin çoğunun ailesinin et ihtiyacını karşılamak için bayramı vesile saydıklarını bile düşünür oldum..
Fakiri fukarayı doyurmak falan da nafile bir bekleyiş..

Hiç yorum yok: